pisicanla cumartesi sıkıntısı içerisindeyiz.sabah yatakta oynaştık azıcık,şekerleme yaptık,kudurduk,sabahlığımın peşinden koşup durdu ben çay suyu koyuncaya kadar..kahvaltı yaptık sonra,o mutfak evyesinin içinde su damlalarıyla oynarken,ben günlük gazeteleri okudum,çayımı yudumlarken.kendisi kaşar yemekle yetindi.çayı pek sevmiyor.
ilginç bir bağ olduğuna kanaat getirdim aramızda,sonunda.bu kedi bana benziyor.şöyle ki; hiç olmayacak yerlerde sinirlenip,ısırıyor,tırmalıyor.üstüne varılmasına gelemiyor pek,hemen sıkılıyor.ama kendisiyle ilgilenmediğimde,çeşitli maskaralıklar yaparak,o minicik burnunu ve komik bıyıklarını yüzüme gözüme sürüyor,dudaklarımı ısırıyor ufak ufak,kur yapıyor bana.gecenin bir yarısı uykusundan uyanıp,evin diğer ucunda da olsa üşenmeden gelip koynuma giriyor,ben sıcaktan bunalıp arkamı gönünce,ufak bir sitem miyavlamasıyla,ihmal edilmiş sevgili edasıyla,daha fazla hissettirmeden illa ki biryerlerime değerek hemen uykuya dalıyor.kendisine kıyamayıp uyandıramayacağımın da gayet farkında..hatta şu anda bile patisi elimin üstünde-ki bu şekilde yazı yazmak benim için hayli zor-,çalışma masama kendisi için serdiğim poların üzerinde mışıl mışıl uyuyor taklidi yapıyor.sanki ben görmüyorum arada tek gözünü açıp beni yokladığını.
ama bi kaç gündür morali çok bozuk pisicanın.niçin olduğuna kanaat getiremese de,bilip de kendine itiraf edemese de,biraz unutulmuş hissediyor kendini.gözü kapıda,kulağı telefonda.bişiler bekliyor...pisican yalnızlığımı benimle birlikte yaşıyor.
şimdi biz,pisican ve ben,kimselere diyemesek de derdimizi,unutulmaktan yakınıyoruz birbirimize.yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz karşılıklı,kar etmeyeceğini bilsek de...
p.s.: şey...pisican seni çok özlemiş.artık dönsün diyo.